EŞŞEKLİ KÜTÜPHANECİ MUSTAFA GÜZELGÖZ
Bazı insanlar hayatlarını bir amaç uğruna yaşar, bazıları gelişigüzel yaşar. Az sonra değineceğimiz Mustafa Güzelgöz de hayatını bir amaç uğruna yaşamış ve bunu gerçekleştirmiş birisidir. Ama birçoğunuz Mustafa Güzelgöz ismini bile daha önceden hiç duymamıştır belki. Eee yani siz de haklısınız bilmemekte sonuçta “ Adını Feriha Koydum” da ya da “ Aşk-ı Memnu” da oynamış bir karakter değil kendisi. En iyi aktör ödülünü de almamış, ya da gece hayatıyla dillere destan olmamıştır. Tanımamakta haklıyız o zaman…Bundan sonrasını merak edenler için devam edelim…. 1921 yılında Ürgüp’te doğan Mustafa Güzelgöz ilk ve ortaöğrenimini de yine bu şehirde tamamlar. Ailesinin yoğun baskılarına dayanamadığı için iş hayatını da bu şehirde devam etmek zorunda kalır. Zamanın valisi Fahri Çıvgın’ın da yardımıyla 1944 yılında “ Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne memur olarak atanır. 1944-1921 = 23 yaşında yani. Öyle tam teşekküllü kütüphane aklınıza gelmesin hemen. Ohhh ne rahat demiyelim. Kütüphanede 2300 adet kitap vardır lakin bu kitaplar rutubetten dolayı baya bir hasar almıştır. Mustafa Güzelgöz’de bunları Aaa bunlar eskimiş hemen yenisini isteyelim demek yerine, kitapları almış tek tek güneşte kurutmuş ve okunabilir hale getirmiş.
Bölgede tarım önemli bir gelir kaynağı olduğu için, köylere yeni yeni tarım araçları gelmeye başlamıştır. Köyün birine de “ Selector” isimli buğday temizleyicisi gelmiştir. Tdk demek ki o zaman da çalışmıyormuş ki Köylüler de abi “ sellektör” geldi madem biz buna bir de açılış töreni düzenleyelim der. Kaymakamından, öğretmenine, doktoruna kadar herkesi davet ederler. Sanırsın Oscar töreni :D “And the selector goes to Mehmet emmi “ :D Tabi Mustafa Güzelgöz’de bu davetliler arasındadır. Köylüler davete gelen önemli misafirlere doktora, öğretmene, sandalye verir. Mustafa Güzelgöz’e kimse ne bir şey ikram eder, ne de sandalye verir. Mustafa Güzelgöz’de bir memur arkadaşının paylaştığı sandalyesinde töreni izler. Tabi kendisine niye sandalye verilmediğini de sorgulamaya başlar kendi kafasında. Sonunda köylülerin saf çıkarçı eğilimi daha geçemediğini, kendilerine yarar sağlayan kişileri adam yerine koyduklarını, yarar sağlamayanları ise sallamadıklarını fark eder. Eee sonuçta doktor onları tedavi ediyor, öğretmen bir şeyler öğretiyordu. Mustafa Güzelgöz’de kendince köylülere faydası olacak bir şeyler yapmaya karar verir. Bir sandalye muhabbetinden nerelere gelecek bakalım Mustafa Güzelgöz.
Bu olaydan sonra Mustafa Güzelgöz, köylülere bir yardımım dokunsun diye “ Madem onlar kitap okumaya gelmiyor, kitap onların ayağına gitsin” fikri üzerinde çalışmaya başlar. Köy yolları bozuk, ulaşım sağlamak çok zor. Bunun üzerine Mustafa Güzelgöz bakanlıktan bir memur talep eder, lakin talep ettiği memur için de bir şartı vardır. “ Eşşeksiz memur almam” der. Memuru anladıkta eşek ne alaka der gibi oldunuz Mustafa Güzelgöz marangoza iki tane sandık yaptırır. Bu sandıkların her biri 80-100 kitap alabilecek kapasitededir. 200 tl maaş karşılığında işe aldığı Bekir Koca ile birlikte (Tabi bir de eşek) ulaşımı araçla sağlanamayan, şehre geliş-gidişi zor olan köylere kitaplar taşımaya başlar. Eee tamam kitap götürür de köylülerde “ Ne güzel ettin de bize kitap getirdin tam aradığımız şeydi” dememiştir tabi. Köylülere ilk önce okuma alışkanlığı kazandırmak gerekiyordu. Okuma alışkanlığı kazandırmak için köylere tarım ve hayvancılıkla ilgili kitapları götürür ki ilgi çeksin, ve köylü okuma alışkanlığı kazansın. Okuma alışkanlığı kazanan köylüler bu işin zevkli olduğunu anlayınca, diğer alanlara da yönelmeye başlar. Tarihi romanlarla, dini konularla, sağlıkla ilgili kitaplarda okumaya başlarlar. Eee başlarda köylülere biraz gülünç gelmişti bu durum ama sonradan onlarda alıştılar duruma. Güzelgöz 15 günde bir sayısı 15-20 yi bulan köye uğrar, okunan kitapları yenisiyle değiştirir. Kitap okuma alışkanlığı o kadar güzel yerleşmişti ki köylerde özellikle Karain köyünde dünya klasikleri bile okunmaya başlar. Ohaaaaa ;
- Nine napıyon,
- Kitap okuyom çocuğumuz, Balzac’tan okuyorum.
- Hımm, ben de en son cin ali masallarının serisini bitirmiştim :D
Durum hemen hemen bunun gibiydi. Balzac okuyan köy. Rüya gibi geliyor. Ama birisine rüya Gibi gelmiyordu bu durum. O kadrolu eşekleriyle hala kitap taşıyordu köylere. Güzelgöz sonra erkeklerin genelde kitap okuduğunu bayanların ise okumadığını fark etti. Bayanlar erkeklerin bulunduğu ortama tabi girip çıkamıyorlardı. Güzelgöz buna da bir çözüm üretti. O zamanlar Zenith ve Singer marka dikiş makinaları ünlüydü. Hemen firmayla iletişime geçerek onlardan dikiş makineleri istedi. Şirket de kırmayıp gönderdi dikiş makinelerini. Bunları kütüphaneye koyan Güzelgöz, bayanların burada çeyizlerini hazırlamasını sağladı. Talep çok, makine az. Bayanların çoğu sırada bekliyor. Güzelgöz de sırada bekleyenlere boş boş beklemesin diye verdi ellerine kitapları. Artık bayanlar da kitap okumaya başlamıştı. Kütüphanenin tatil olduğu Salı günlerini sadece bayanlara açmıştı Güzelgöz.
1963 yılında Amerika’da yapılan bütün dünya ülkelerinin yaratıcı insanlarının yarıştığı bir yarışma düzenlenir. Türkiye’nin de yarışmaya bir aday bildirmesi istenir. Yazı Devlet Planlama Teşkilatına ulaşır. DPT yetkilileri Güzelgöz’ün yaptığı çalışmaları düşünerek yarışmaya onun katılmasına karar verir. Evrakların yarışma yetkililerine ulaştırmasından kısa bir süre sonra Amerikan Haberler Merkezi’nden 3 kişi incelemeler yapmak üzere Ürgüp’e gelir. Konuklar köyün muhtarını da yanlarına alarak Güzelgöz’ü hiç işe karıştırmadan incelemelere başlarlar. Köyde eşeği sırtında giden bir köylüyü durdurup ona bir kitap uzatarak okumasını isterler. Köylü başlar okumaya. Daha sonra yaşlılara, gençlere, erkeklere, bayanlara uzatırlar kitapları ve kimden verilen kitabı okumasını isteseler hep olumlu sonuçlar alırlar. Bu durumu da fotoğraflandırarak yarışma jürisine sunarlar. Yarışmada finale iki aday kalır. Türkiye ve İtalya. İtalyanın adayı köprü altı çocuklarını okutmuş, yetiştirmiş, üniversiteyi bitirmelerini sağlamış onları topluma kazandırılması için uğraşlar vermiş. Jüri üyelerinin yarısı İtalyan adayı destekler. Son sözü Başkan Dwight Cooke söyler. “Benim oyum Türkiye’ye. Eğer İtalyan adayın eğittiği, yetiştirdiği çocuklara eşekle kitap gitseydi köprüaltı çocukları olmazdı. Türkiye’den katılan aday köprüaltı çocukları olmasın diye çalışmalar yapmıştır.”
Güzelgöz çalışmalarıyla Türkiye’yi birinci yapmıştır. “The Lane Bryant Uluslar arası İnsanlık Hizmetinde Gönüllü Takdirnamesi” alır. Bu ödül Amerikanın öldürülen başkanı John Kennedy tarafından verilir. Amerikalı bir yardım kuruluşu da bu çalışmaları ilginç bulur ve bir jeep yardımında bulunarak gezici kütüphanenin daha modern yapılmasına katkıda bulunur. Eeee bizim eş
ekler işsiz mi kaldı ? Tabi ki hayır. Eşeklerin sayısı da artarak araba ile ulaşım yapılamayan köylere, onlar vasıtasıyla gitmeye devam etmiştir.
ÜLKEMİZDE HİZMETİN KARŞILIĞI
Ne olmuştur Mustafa Güzelgöz’ün akibeti ? Valilik daha sonraları dava açar “ Kendi görevinin dışında davranıyor” diye. Sonuç olarak Güzelgöz bu suçlamayı kabul etmez ve görevinden istifa eder.
EEE NİYE YAZDIK BU YAZIYI? GİRİŞİMCİLİK NEDİR BİLİYOR MUSUNUZ ?
Girişimcilik budur işte. Mustafa Güzelgöz’ün yaptıkları üniversitelerde, kişisel gelişim kitaplarında anlatılmalıdır ki girişimcilik nedir öğrenelim. Nevşehir’e Mustafa Güzelgöz dışında kaç politikacı, müdür, vali, bürokrat vs. gelmiş geçmiştir. Ama orada onların değil Mustafa Güzelgöz ve Eşeğinin heykeli vardır.
Kayıp şehirdeki yabancı..

0 Yorumlar