Selam millet ! Hiç bir zaman gerçekleştirmeyeceğim boş vaadlerimle yine karşınızdayım ehehe. Şu karantina sürecinin en güzel yanı, okuma- araştırma tutkuma bol bol vakit ayırabilmem oluyor.
Sosyal medyada sürekli olarak kullandığım iki uygulama var. Twitter ve ekşi sözlük. Bunların dışında Facebook ve İnstagram gibi sosyal medya araçlarını genellikle bu blogdaki yazılarımı paylaşmak ya da müzikle ilgili paylaşım yapmak için kullanıyordum.Karantina günlerinde vaktin bol olmasından mütevellit, Facebook'la da bir hayli vakit geçirmeye başladım. Önceleri genelde gün içerisinde baksam da, sadece hızlı göz gezdirmelerden ibaret oluyordu. Bir gün yine facebook'da dolaşırken, ilginç bulduğum Amerikan "Gold Digger" youtuber'larının bir videosuna denk geldim ve sonuna kadar izledim. Gayet de eğlenceliydi. Ertesi günü, tekrar facebook'da arkadaşın paylaştığı videoyu izledim, hemen arkasından bir önceki gün izlediğim "Gold Digger" videolarından bir tane daha geldi karşıma. Sonra hızlı bir şekilde videolara göz gezdirdiğimde, benim izlemem için ekranıma çıkan videoların bir çoğunun Gold Digger programları olduğunu fark ettim. Sonra bilinçli olarak kaplanların avlanmasıyla ilgili bir kaç video izledim. Ertesi günü bana önerilen videolarda bu sefer kaplanlar ile ilgili videoların ağırlıkta olduğunu fark ettim. Facebook'un kullandığı algoritmalar işte. Google'da bir eşyaya bakarsınız, daha sonra girdiğini sayfalarda o eşyanın reklamını çat karşınızda görürsünüz. Tüm bunları derleyen algoritmalardır, yani yapay zeka.
Durum ilgimi çekince biraz bu algoritmaları araştırma ihtiyacı duydum tabi. Ben burada Facebook üzerinden anlatayım örnekleri, bu algoritmaların instagram, twitter, amazon, google, whatsapp vs. tarafından da kullanıldığını bilin. Peki bu algoritmalar sadece bizim karşımıza, araştırdığımız ürünleri çıkarmak, ya da izlediğimiz videolara benzer videolar çıkarmakla mı uğraşıyorlar sadece ? Tabi ki hayır. Senin internette yaptığın her şeyi, bakın HER ŞEYİ kaydediyor bu yapay zeka yazılımları. Mesela Facebook'da 776 arkadaşım varmış benim. Facebook bu 776 arkadaşın gönderileri, beğenileri arasından bir otomatik "Timeline" akışı çıkartıyor bana, ben bu 776 kişinin gönderilerinden hep belli başlı kişilerin gönderilerini görüyorum Timeline akışında. Peki bu gönderilerini gördüğüm kişiler kimler ? Benim sürekli etkileşimde bulunduğum profillerine baktığım, gönderilerini beğendiğim kişiler. Ben o timeline akışında hızlı bir şekilde aşağıya doğru sürüklüyorum ekranı, ama bir kişinin gönderisinde sürüklemeyi durdurup, o gönderiyi inceliyorum, bakın beğenmiyorum bile. O kişinin gönderileri artık benim timeline akışında sürekli karşıma çıkıyor. Yani bu yapay zeka algoritmaları benim kimlerle daha iyi arkadaş olduğumu, kimlerin gönderilerini inceleyip, kimlerinkini hızlı bir şekilde geçtiğimi gayet iyi biliyor. Buraya kadar bir çoğumuzun bildiği şeyler aslında. Buraya kadarki kısım sadece bir girizgahtı. Elimden geldiğince kısa bir şekilde anlatmaya çalışacağım, o yüzden buraya kadar geldiyseniz devam edin okumaya. :)
Yukarıdaki görsel benim bu bloğa ait olan facebook'taki karakalemnotlar sayfamdan. Facebook'un benim bir yazımı, 100 tl karşılığında kaç bin kişiye ulaştırabileceğinin bir görseli. Yani diyor ki bana, sen 100 tl ver, ben senin bu gönderini o sayı aralığında kişiye ulaştırayım. Bunu kabul ettiğimi düşünürsek, bu verdiğim reklamın blog sayfaları ile ilgilenen, blog okuyan, facebook bloglara en çok yönlendirdiği kullanıcılara gösterileceğinden eminim. Yani kimin blog okuyup okumadığına göre reklamı kullanıcılarda gösterecektir.
Bu yapay zeka yazılımları aslında sizi en yakınınızdan çok daha iyi tanıyor, çok daha iyi biliyor. Sizin neleri sevip neleri sevmediğinize, hangi duygu hallerinden hoşlanıp hangisinden hoşlanmadığınıza, hangi marka ayakkabı giyip neleri yapmaktan zevk aldığınıza, arkadaşlarınızın hiç bir zaman bilmeyeceği hangi marka iç çamaşırı giydiğinizden, neleri yemekten hoşlandığınıza, nerelere gitmeyi sevdiğinizden, hangi mekanlara takılmaktan hoşlandığınıza kadar aklınıza gelebilecek her şeyi biliyorlar. Attila İlhan "Pia" şiirinde ruh eşini arar ya şiir boyunca, Facebook sana o ruh eşini çok yüksek yüzdeyle bulabilecek yapay zekaya sahip şu anda. Hadi canım sen de diyorsundur içinden kesin. O zaman daha da ileri gidelim, Amerika'da yapılan bir deneyde insanların sosyal medya kullanımlarından iq seviyelerini %90'nın üzerinde başarılı bir şekilde tahmin edebilen algoritmalar yapıldı. Yani senin ziyaret ettiğin sayfalardan, beğenilerinden, aramalarından, okuduklarından ya da okumadıklarından yola çıkarak iq seviyeni yüksek yüzdeyle hesaplayabiliyor bu algoritmalar. Yani bir toplumun ortalama zeka profilini çok rahat bir şekilde çıkartabiliyorlar. Çok korku verici. Ama korkmayın çünkü daha korkuncu geliyor. Şimdi şu videoyu izleyin. İngilizce ama sonrasında videonun içeriğini kısaca açıklayacağım.
Bu yazının öncesinde bahsettiğim olayları sizin internet üzerinden yaptığınız aramalardan, beğenilerden yola çıkarak oluşturulan algoritmalardı. Yani aslında bir spor ayakkabı aratınca google'dan, daha sonra facebook'a girdiğimizde o spor ayakkabısının reklamlarının çıkmasını artık doğal karşılıyoruz. Peki internet üzerinden hiç bir arama yapmadığımız sadece yanımızdaki arkadaşımızla konuşurken bahsettiğimiz bir ürünün, facebook'a girince reklamının çıkmasına ne diyeceğiz ? Video'yu izlediyseniz işte tam da bu durum yaşanıyor. Ben kısaca özetleyeyim videoda olan durumu. Bir karı koca, hiç bir zaman evde kedi beslememişler. İnternetten de kedi mamasıyla ilgili hiç bir arama yapmamışlar ya da bir ürüne bakmamışlar. Gün boyunca kendi aralarında, telefon ellerinde kedi mamasından bahsediyorlar. Sonra Facebook'a girdiklerinde karşılarına çıkan ilk reklam kedi maması oluyor. Tam da düşündüğünüz şey evet, akıllı telefonlarımız bizi günün her anında dinliyorlar. Aman canım nerden bilelim aratmadıklarını diyorsanız, bunun gibi bir çok örneği bulabilirsiniz internet üzerinden. Özellikle Amozon gibi büyük firmaların yaptığı ve yasal zemine sahip bir durum. Peki nasıl dinliyorlar ? Telefonlarınıza indirdiğiniz uygulamalarda mikrofona erişim izni veriyorsunuz ya, onların sayesinde sizi de çok kolay bir şekilde dinleyebiliyorlar. Hangi marka iç çamaşırını giydiğinizi biliyor dediğimde ciddiydim ehehehe. Yani senin illaki internete girip bir ürün aratmana gerek yok güzel kardeşim. Onu dillendirmen yeterli. Tüyleriniz ürpermiştir belki ama ürpermesin, indirin o tüylerinizi daha bitmedi.
Bugün bir çok ülkenin değerinden daha fazla değere sahip milyarlarca dolarlık facebook, instagram, whatsapp, twitter gibi sosyal medya uygulamaları, sen oraya gezdiğinin, yediğinin, içtiğinin fotoğraflarını atıyorsun, en güzel anlarını paylaşıyorsun diye değerli değil. Tüm senin bu bilgilerini depoladığı için, senle ilgili her şeyi bildiği için değerli. Nasıl mı ? 2016 Amerika seçimlerini hatırlıyorsunuzdur. Trump'ın kazandığı seçim. Bu seçimden sonra ilginç olaylar ortaya çıktı. Cambridge Analytica adlı bir politik danışma şirketi bir uygulama vasıtasıyla facebook'tan 50 milyon kişinin verilerini ele geçirir. (Uygulamayı kullanabilmen için, uygulamaya facebook üzerinden bağlanman lazım. Facebook üzerinden bağlandığın anda senin ve bütün arkadaşlarının bilgilerini ele geçirirler. Bugünde sunulan bir çok uygulamada bu seçenek vardır, facebook üzerinden bağlan butonu. )Bu veriler üzerinden bu kullanıcıların%90-95 oranında kişilik analizleri oluştururlar. Bakın bu veriler üzerinden kişilik analizi gerçekleştirmek, samanlıkta iğne aramak gibi bir şey. Milyonlarca veriyi işlemeniz gerekir. Bu 50 milyon kişinin politik eğilimleri çıkartılır. Burada kesinlikle kullanacağı oyu değiştirmeyecek olanlar saf dışı bırakılır. Geriye iki tarafa da meyilli kullanıcıların analizleri kalır. Tam da burada bir toplum mühendisliği gerçekleştirilir.Tüm bu kullancılardan elde ettikleri veriler ışığında insanların korku ve umutlarına yönelik bir sosyal medya kampanyası tasarlarlar. Brittanny Kaiser, Cambridge Analytica şirketinde çalışan üst düzey bir yönetici, daha sonra itirafçı olarak tüm bu olan bitenleri mahkemede itiraf etmiştir. Verilerin nasıl çalındığından, nasıl kullanıldığına kadar hepsini anlatmıştır. İşte o Brittany Kaiser facebook üzerinden yaptıkları insanların umutlarına ve korkularına yönelik bu projeyi şu cümleler ile anlatır :
"İnsanları bloglarla, websiteleri ile, makaleler ile, videolar ile aklınıza gelebilecek her türlü platform ile bombaladık. Dünyayı bizim istediğimiz şekilde görmelerini sağladık."
"Dünyayı bizim istediğimiz şekilde görmelerini sağladık." İşte beni en çok korkutan nokta burası. Eğitim Bilimleri dersi alanlar, psikoloji dersi alanlar Davranışçı Kuramları bilirler. Davranışçı kuramların babası Watsonun anlayışı şudur. " Bana bir düzine çocuk verin, ben size onlardan şarkıcı, hırsız, bilimadamı, doktor mühendis ne isterseniz yapayım der. Yani öğrenmede kalıtımı reddeder ve tüm öğrenme sürecini tamamen çevresel faktörler üzerinden açıklar. Watson bugün yaşasaydı "bana sosyal medyayı verin, size dünyanın düz olduğunu herkese inandırırım" derdi herhalde. Cambridge Analytica'nın sosyal medya üzerinden yaptığı bir propaganda değildi bakın.Bu kadar yoğun bir propaganda insanlarda ters tepkiye neden olur. Yapılan tam olarak misinformation effect ( yanlış bilgilendirme etkisi ) denen psikolojik bir olaydı. Sürekli sosyal medya okumanın insanlarda bıraktığı en olumsuz etkilerden bazıları, okuma anında derinleşme, yoğunlaşma ve nüanslardan uzaklaşma durumudur. Bu da sizi mizenformasyon etkisine açık hale getirir. Mizenformasyon, farkında olmadan yanlış bilgilendirme demektir. Bir bilginin öyle olmuş olabileceğine inandığınız için, onu sorgulamadan, araştırmadan paylaşmada olumsuz bir durum görmezsiniz. İşte buna mizenformasyon, yani yanlış bilgilendirme denir. Bu blogda Virüslü Günler adlı yazımda "Her hoşunuza giden şey doğru, her hoşunuza gitmeyen şey yanlış değildir. Bilgiye duygusal bakamazsınız. Sorgulayın, sorgulamaktan kaçınmayın" diyerek sosyal medyadaki bu mizenformasyon olayına dikkat çekmeye çalışmıştım.Cambridge Analtica ekibi her seçmen bölgesi üzerinden farklı farklı videolar, makaleler, yayınlar hazırlayarak sosyal medyaya, internete servis etti bu yayınları. Milyonlarca paylaşım aldı bu videolar, makaleler. İnsanlar sorgulamadan paylaştı. Tüm o elde ettikleri verilerden yola çıkarak seçmenlere özel paylaşımlar oluşturup, bir mizenformasyon durumu yaşattılar. İngiliz Channel 4 adlı bir tv'nin muhabirlerinden biri Siri Lanka seçimlerinde iş birliği yapmak için Cambridge Analytica'nın Ceo'su Alexander Nix ile sahte bir buluşma gerçekleştirir. Bu buluşma gizli kameralar ile kaydedilir.O buluşmada Alexander Nix seçimde neler yapacaklarına dair planlarını anlatır. İnsanlara sosyal medya üzerinden ulaşırken, sundukları bilginin doğru olup olmadığının değil, seçmenlerin inandırılıp inandırılamadığının önemli olduğunu söyler. Bakın bu şirket Kenya, Malezya, Amerika seçimlerinde, Brexit oylamasında aktif rol aldı ve sosyal medya üzerinden özellikle facebook üzerinden o seçmenlerin korkularına umutlarına yönelik yanlış ve yalan bilgilendirmeler yaparak insanların kararlarını ve seçimlerini etkilediler. Amerika seçimlerinde Trump lehine, Brexit oylamasında Avrupa Birliğin'den çıkılması hususunda başarıya ulaştılar. Amerika seçimlerine Rus kaynaklı yanlış bilgilendirme videoları da eklendi, ve Rus Kaynaklı bu videolar 350 milyondan fazla paylaşım aldı. Rusların Amerika seçimlerine müdahale ettiği dedikodusu buradan gelir.Cambridge Analytica tüm bunların stratejisini, çalınan o 50 milyon facebook kullanıcısının verilerinden yola çıkarak yaptı.İnsanların korkularına yöneldiler, muhafazakar seçim bölgelerinde eğer diğer aday seçilirse El - Kaide'nin tekrar güçleneceğini, Liberal bölgelerde yalan yanlış ekonomik vaadlerle Brittany Kaiser'in dediği gibi resmen bombaladılar. Ve istediklerini başardılar. Şimdi hayal edebiliyor musun ? Özgür iradenle verdiğini düşündüğün kararlar ya senin özgür iraden ile değil de, her gün senin bir şekilde karşına çıkartılan yanlış bilgilerin, reklamların, mesajların, dayatmaların tezahürü ise. Tercih ettiğin bir ürün sadece sana dayatılan bir ürünse ? Özgür irademiz aslında sandığımız kadar özgür değilse ? İşte en kötüsü bu. Sahip olduğunu düşündüğümüz bazı şeylere aslında ne kadar sahibiz tereddütü. Şimdi anlıyor musun Facebook gibi oluşumların değerinin neden bir çok ülkenin değerinden fazla olduğunu ? Yaklaşık 2 milyar kişinin bilgilerine sahip olduğu için olabilir mi ?
Cambridge Analtica'nın seçimlere yaptığı bu müdahaleler, yanlış bilgilendirmeler, insanların bilgilerinin çalınması, bir kaç şirket çalışanının itirafından sonra ortaya çıktı. Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg defalarca özür diledi, bir daha bilgilerin çalınmaması için ellerinden geleni yapacağını belirtti. İşte o dönem tüm dünyada #deletefacebook (Facebook'u sil ) hareketi başladı. David Carrol isimli bir vatandaş facebook verilerinin kendisine iade edilmesi için dava açtı ama nafile. Facebook bu süreçte milyarlarca dolar hisse değeri kaybetti.Cambridge Analytica'nın Amerika seçimlerinde ve Brexit Oylamasında yaptıkarıyla ilgili daha detaylı bilgiyi " Ne seyretsem diye bakınmaya, gerçekten bir şeyler seyretmekten daha fazla zaman ayıracağınız Netflix platformundaki "THE GREAT HACK" adlı belgeseli izleyerek öğrenebilirsiniz. İlgilenenler muhakkak izlesin.
İşte o facebook hala senin ne yediğinden, ne içtiğinden, ne giydiğinden, nelerden korkup, nelerden umut bulduğundan, konuştuklarından, kimi sevip kimi sevmediğinden, hangi partiye yakınlık duyduğuna kadar aklına gelebilecek bir çok şeyden haberdar. Ve bunlar her gün kaydediliyor. İşte buna da BIG DATA diyorlar. Peki ne yapalım, elimizdeki telefonları çöpe mi atalım. Tabi ki hayır.Tarihteki bir çok icat ilk çıktıklarında o kadar da tehlikeli değildi. Barutu silah yapmak için bulmadılar, atomu atom bombası yapmak için parçalamadılar. Facebook'u da bilgilerini çalmak için kurmadılar. Süreç bu şekilde işledi sadece. Her zaman dediğim bir şey vardır, internet bir okyanus. Bu okyanusta yüzmeyi öğrenmen lazım. Araştırıp, sorgulama, bilgilerin doğruluğunu onaylama süreçlerini hiç bir zaman terk etmemelisin. Sana sunulan bilgileri tereddütsüz kabul etmemelisin.Bilgiye duygusal bakmamalısın. Bunları yapmazsan o internet okyanusunun içinde dalgalar seni istediği yere götürür.
Şimdi bugünlerde Bill Gates'in çiplerini istemiyoruz diye sosyal medyada bir akım başladı. Zira Bill Gates insanlara çip takma hazırlığındaymış. İnsanları o çip ile yönetecekmiş falan filan.Bill Gates çip takar mı takmaz mı bilemem. Ama emin ol,küresel güçlerin öyle bir planı varsa, o çipi sana zorla takmayacaklar güzel kardeşim. Sen o çipi taktırmak için koştura koştura gideceksin. Zira kimse sana zorla vermedi elindeki telefonu, hepimiz isteyerek, koşa koşa, krediler çeke çeke aldık. Geçenlerde denk geldim vatandaşın biri çıkmış Bill Gates bize çip takacak istemiyoruz diye, elindeki telefonla video çekmiş, bunu da facebook'a atmış. Binlerce beğeni paylaşım alıyor. Ee be güzel kardeşim, çip taktırmayız diyorsun da, çipi takan takmış zaten, daha neremize takacaklar çipi ? Hadi eyvallah-
Şimdi bugünlerde Bill Gates'in çiplerini istemiyoruz diye sosyal medyada bir akım başladı. Zira Bill Gates insanlara çip takma hazırlığındaymış. İnsanları o çip ile yönetecekmiş falan filan.Bill Gates çip takar mı takmaz mı bilemem. Ama emin ol,küresel güçlerin öyle bir planı varsa, o çipi sana zorla takmayacaklar güzel kardeşim. Sen o çipi taktırmak için koştura koştura gideceksin. Zira kimse sana zorla vermedi elindeki telefonu, hepimiz isteyerek, koşa koşa, krediler çeke çeke aldık. Geçenlerde denk geldim vatandaşın biri çıkmış Bill Gates bize çip takacak istemiyoruz diye, elindeki telefonla video çekmiş, bunu da facebook'a atmış. Binlerce beğeni paylaşım alıyor. Ee be güzel kardeşim, çip taktırmayız diyorsun da, çipi takan takmış zaten, daha neremize takacaklar çipi ? Hadi eyvallah-


0 Yorumlar