Sen misin Hayal Kuran

 
Sen misin hayal kuran ?

   Bundan birkaç sene öncesiydi, yaz tatiline yeni girmiştik. Öğrenciyken sevdiğim yaz tatilleri, öğretmen olduktan sonra artık kâbus olmaya başlamıştı. Sevmiyorum lan işte yaz tatillerini, insanın hayal kurması için bir hayli vakit oluyor. Olmayan hayallerine olmayacak hayaller ekler durursun. Her olmadığında sanki hayal değilmiş gibi üzülürsün. Tam yaz tatiline gireceğimiz sırada, küçükken yaşadığım o mide bulantısı krizlerine benzer mide bulantılarım başlamıştı. Kafam vücuduma fazla geliyor, geceleri acilde alıyordum soluğu. O kadar ki acil doktorlarının nöbet günlerini biliyordum neredeyse. Bir şeyler yiyemiyordum, ama içimdeki her şeyi çıkarmak istiyordum. Hayatımın en berbat dönemlerinden birisiydi. Doktor doktor dolaşmaya başlamıştım. Her doktor bir ilaç veriyordu ama o ilaçların bir fayda sağlayacağını da düşünmüyordum. Birkaç günlük kullanımdan sonra da bırakıyordum zaten. Bir gün acildeki bir doktor sende panik atak var, demişti. Panik atak ney lan diye atladık google'a. Panik atakla yaşadığım mide bulantıları arasında ne ilişki vardı ? Okudukça kendimi daha kötü hissediyor, kendimi daha kötü hissettikçe daha fazla midem bulanıyordu. Mide bulantılarından o kadar gına gelmişti ki, 3-4 kilo vermiştim bir haftada. Normal yaptırdığım testlerde sonuçlar hep olumlu çıkıyordu, bir sıkıntı görünmüyordu ama bulantılar artarak devam ediyordu. Deneyecek başka bir şey kalmamıştı. En son psikoloğa gitmeye karar verdim. Artık kendim de koymuştum teşhisi. Çıkar bir yolu yoktu. İnanmazdım psikologların o kadar etkili olup bazı sorunları düzelttiğine. Yanlış bir düşünceydi tabi ki, psikologlar sorun düzeltmiyordu, sadece sorunlarının farkına varmanı sağlıyordu. Ama benim son umudumdu, sanki ya her şey orada düzelecekti, ya da hiç bir zaman düzelmeyecekti. Öyle filmlerde aradığım psikolog sahnelerini bulamadım tabi, kimse çocukluğuma inmiyordu. Biraz muhabbet ettik doktorla, girdisi çıktısı 15 dakika sadece. Çıkışta  kendimi depresyon ilaçlarıyla bulmuştum. Lan tımarhanelik mi olduk şimdi diyordum kendi kendime. Ya al iç ilaçları, ya da google'a gir araştır ilaçları. Tabi tutamadım yine kendimi, başladım araştırmaya. Sayfalar dolusu şey okudum depresyon ilaçları ile ilgili, sonunda ülkenin yarısından fazlasının tımarhanelik olduğuna karar verdim ehehe. Yalnız değildim bu konuda. O akşam kullanıp kullanmamak arasında kaldım artık, yine yemek yememiştim, yine midem bulanıyordu. Artık bu durum annemi de rahatsız etmeye başlamış, benden dolayı üzüntüsü artmaya başlamıştı. Son çarem buydu sanırsam o ilaçları kullanıp düzelmeyi ummaktı. Ummak mı ? Her şey yine yeniden bir umuttan mı ibaretti? Birkaç gün kullandım ilaçları, bir şeyler mi değişiyordu ? Tabi ki hayır. Doktorların kolayca yazabildiği bu ilaçlar ne biliyor musunuz ? İnsanın doğasına en aykırı ilaçlar. Kendi kendimize bir aldatma yöntemi. Vücudun zorluklara karşı direncini engelleyen, hiç bir şey yapmadan bir şeylerin düzelmesini bekleten ilaçlar. İnsanları uyuşturmanın bir yolu. Her ne kadar tedavilerde doğru şekilde kullanıldığında fayda sağlamasına rağmen, insanların en basit sorunlarında başvurduğu, yanlış durumlarda kullandığı ilaçlar halini aldı.

      Birkaç gün kullandıktan sonra bıraktım tabi ilaçları. Mide bulantılarım devam ediyordu, ama psikolojik olduğuna dair şüphem yoktu. Sadece bunu düzeltmem gerekiyordu. Ne olduğuna dair kendimi kandırmamın lüzumu da yoktu. Sadece gerçekçi olmak gerekiyordu. O dönem öncesinde kimi şahsiyetlerden dolayı kendimi bir hayal dünyasına hapsetmiş, her gün hayatıma dair hayal kurmakla geçiriyordum. Dünyayı, insanları, olayları, olduğu gibi değil kendi hayal dünyama göre oluşturuyordum. Ne zaman ki hayallerim gerçeklerden darbeyi yiyor, bunlar azar azar bir şeyler götürüyordu benden. Psikolojin belli bir süre sonra bu yıkıntılarla baş edemiyor ve kendini bir bunalım halinde buluyor. Benim bu bunalım halim de doğal olarak ilk midemi etkiliyordu. Tam da işte sorunu bulmuştum. Problemi çözme basamaklarını bilirsiniz. İlk adım problemi tanımlamaktır. Ben de problemi tanımlamıştım. Yapmam gereken tek şey ise hayallerimden uzak durmaktı. Bir hafta kadar falan sürdü ondan sonra, normal yaşantıma dönmüştüm. Annemin kabak çiçeği dolmaları hâlâ harikaydı. Ve ben hayallerimden oldukça uzaktaydım. Ama gerçeklerimin tam ortasında.

    Okula başladığınızdan itibaren size sürekli geleceğe dair hedefler koymaktan bahsederler. Çocukların çoğunluğu da geleceklerine dair hayali hedefler koyarlar. Oysa önce hedeflerin ulaşılabilir olmasından bahsetmezler hiç. 4 seneye yakın lisede görev yapıyorum, öğrencilerimin bir çoğunda gördüğüm durum da bu. Sadece hayali hedeflerinin olmaları. Çünkü onlara hedef koymayı öğrettiler hep. Oysa hedef koymak hayali bir durumdur her zaman. Önemli olan geleceğe dair hedefler koymak değildir, çok iyi hedefler, ütopik olmasa bile gerçekçi değildir. Bilakis hedef koymaktan daha ziyade nerede olduğunu bilmek daha önemlidir. Nerede olduğunu bilirsen o zaman ulaşılabilir hedefler koyabilirsin. O yüzden kendini bilmek her zaman daha önemlidir. Daha doğrusu yaşadığın olaylara karşı gerçekçi yaklaşmak.

   Okulda nasıl sadece hedef koymayı öğretiyorlarsa, hayat da sana hayal kurmayı öğretir. Hayal dediklerimiz bile hayal değildir çoğu zaman, sadece bir temenniden ibarettir.İnsanları kendi gerçek hayatlarından alır ve bir hayal dünyasının içine koyar. Ne zaman ki gerçekler hayallere üstün gelirse yeni hayallerin peşinden koşarsın.  Hayatın sana öğrettiği budur, ağzını aça aça izlediğin filmlerin sana dayattığı budur. Seni alır bir kurgunun içine koyar, filmde sana zayıf bir karakterin gelişimini izletirler, kendini o karakterin yerine koyarsın. Zor durumlardan geçirirler o karakteri, onunla beraber sen de o durumlardan geçersin. En sonda o karakter hayallerine ulaşır, mutlu olur. Sen de mutlu olur yastığa kafanı rahat koyarsın. Sana alttan alttan hayal kurmayı öğretirler, dayatırlar. Bak bu karakter hayallerine ulaştı mutlu oldu derler, sen de ulaşabilirsin mesajını verirler. Sen hayal kurmaya başlarsın, ben de onun gibi olabilirim demeye başlarsın, ama hayatın kendisi film değildir. .

     Bitmek tükenmek bilmeyen bu hayal dünyasında yaşam daha kısa sürelidir elbet. Gerçeklerin karşısında direnemeyen hayallerin, her geçen gün senden alır, senden götürür. Ve bir yerde dayanamayıp kendini bırakırsın, o zaman vücudunun üstündeki kafa ağır gelir kendine. İşte o zaman miden bulanır, işte o zaman doktor doktor dolaşmayı öğrenirsin. İşte o zaman dünya da 350 milyon kişinin, ülkende her 10 kişiden birinin depresyon ilacı kullandığını öğrenirsin ve bunun her geçen gün arttığını. Belki o zaman hayallerinden ziyade gerçeklerine göre yaşarsın. Belki o zaman sana çok duygusuzsun derler, belki de o zaman çok gerçekçisin diye serzenişte bulunurlar. Belki o zaman sana hayallerden bahsettiklerinde, gülümser geçersin. Belki o zaman kimi insanları hayatından defetmeyi öğrenirsin. Belki de o zaman toplum baskısından daha çok kurtulmaya çalışırsın. Belki o zaman sırf söylenmesi gerektiği için söylenen cümlelerin olmaz, belki o zaman hoşlandığın kıza açılmaman gerektiğini öğrenir, belki o zaman seni sevene sahip çıkmayı öğrenirsin. Belki o zaman miden bulandığında, gerçekten akşam yediğin yemekten olduğunu anlarsın. Hadi eyvallah -

Yorum Gönder

0 Yorumlar