Selam millet, burası benim karalama defterim demiştim, duygularımı, düşüncelerimi, samimi şekilde anlatabildiğim, aktarabildiğim tek yer. Zira buraya yazdıklarımı konuşarak bazılarına anlatamazsın, bazıları da abi evlen artık yeaa diyerek sana hayatında bir aydınlanma noktası sunar ehehe.Bir çoğumuzun yaşamı Neandertal yaşamından da farklı değildir. Sadece kullandığımız araç gereçler farklıdır. Doğarsın, karnını doyurmak için çalışırsın, ürersin ve ölürsün. Neandertallerin yaptığı da bundan farklı değildi zaten. Bizim türümüz Sapiens’i Neandertaller’den farklı kılan düşünme, anlama, sorgulama becerilerimizin daha gelişmiş olmasıydı sadece. Bunun sayesinde onlar değil biz ayakta kaldık ve evrimleşmeye devam ettik, hala daha ediyoruz Neyse yazının sonunu getirebilirsem bunları bağlayacam bir yere ehehe.
1953 yılında Solomon Asch adında bir bilimadamı kendi adını verdiği Asch deneyini yapar. Deneyin asıl amacı insanların karar verme sürecinde çevresinden ne kadar etkilendiği ile ilgili. Ama deneyin sonuçlarına biraz daha farklı bir açıdan bakmaya çalışacam. Yoksa koyunların sürü psikolojisi ile dalga geçen insanların bir çoğunun da benzer sürü psikolojisine sahip olduğunu gözlem yoluyla da anlayabiliriz. Deney gayet basit bir deney aslında. Bir grup insanı deney için bir araya getiriyorlar. Bu grubun içindeki sadece bir kişi denek. Grubun diğer katılımcıları Solomon Asch’in kendi adamları. Sözde deneklerden ve asıl denekten yapmalarını istedikleri şey ise gayet basit. Kağıdın bir tanesinde bir çizgi, diğer kağıtta ise 3 çizgi vardır. Birinci kağıttaki tek çizginin , diğer kağıttaki 3 çizgiden hangisine eşit olduğunu söylemek.
Ya da Yıldızlararası evrende solucan delikleri vasıtasıyla milyonlarca ışık yılı uzaktaki galaksilere, gezegenlere seyahat ediyor olabilirdik. Her şeyin teorisini bulmuş, kuantum olasılıklarını hesaplayabiliyor olurduk. Belki de ışınlanmayı çoktan başarmış olabilirdik. Bunların hepsi ütopik geliyorsa, hadi len ordan diyorsanız demeyin. Çünkü kuantum evrenine göre bunların hepsi teoride mümkün ehehe. Teoride mümkünse pratikte de gün gelecek mümkün olacak. Yani bir gün mutlaka gerçekleşecek şeyler. Ama 100 yıl sonra ama 200 yıl sonra.
Şimdi geriye dönelim yine, aşağı yukarı 50-100 bin yıl önceki Avrupa’ya. Neandertaller ile Sapiens’lerin yani türümüzün beraber yaşadığı döneme. Biliminsanları ilk başlarda Neandertaller ile türümüz Sapiens’in herhangi bir üreme gerçekleştirmediğini, biyolojik olarak bazı farklılıklardan dolayı bunun mümkün olmadığını söylemekteydi. Bugün ise %2, %3 oranında Neandertal geni taşıdığımızı söylemekteler. Geri kalan gen çoğunluğunu ise Sapiens’in geni oluşturmakta. Yazının başında insanların bir çoğu Neandertal gibi yaşamaktadır demiştim. Doğarlar, karnını doyurmak için çalışırlar, üremek için didinirler ve ölürler. Çok küçük oranda Neandertal geni taşıyoruz ama çok büyük oranda onlar gibi yaşıyoruz. Bizi biz yapan, bugünlere kadar gelmemizi sağlayan, bundan sonra ilerlememiz öncüsü olacak insanlar ise, Sapiens’i Sapiens yapan özellikleri taşıyabilen insanlığın belki de %25’ini oluşturan insanlar. Einstein'lar, Tesla’lar, Hypatia’lar vs. Eğitim sistemlerinin amacı da bir neslin içindeki o %25’i bulabilmek, onları yetiştirebilmek, onlara en iyi imkanları sunabilmek olmalı. Geri kalan %75’i, %25’e sorun çıkarmaması için eğitmek olsun ki, bizim bugünleri gelmemizi sağlayan o %25’lik kesim, geri kalan %75’e daha iyi şartlarda yaşama şansı tanıyabilsin. Unutmayın, “ Bütün uyuyanları uyandırmak için bir tane uyanık kişi yeter” demiş Malcolm X abimiz. Hadi eyvallah-



0 Yorumlar