Cevapsız Sorular


Soramıyoruz bazen içimizdeki soruları, hep bir gece yarısı aklımıza gelen soruları...Oysa gönül söylemeye aç, dil söylemeye suskun.. Kemirir, için için yer, içinde biriktirdiğin sorular... Sormadığın için parçalar seni ama yalnızca susarsın, bir bıkkınlık bir yok olmuşluk eşlik eder duygularına, oysa ordasın işte, belki olmak istemediğin yerde, ama ordasın, kendi başınasın. Yalnızlığını hissedersin, hiç geçmeyen yalnızlığını, yalnızlığın etrafındaki  insan sayısıyla alakalı olmadığını bilirsin, etrafındakiler derman olmaz bu yalnızlık hissine.   Kendin ve içindeki ses kalır sadece geriye. Her gece mi yaşamak zorunda kalır ki buna insan ? Izdırap mıydı yoksa bir kurtuluş uğraşı mıydı bu cevabını beklediğin sorular ? Bilemezsin ki, belki de bildiğin halde bilmek istemezsin, cevapsız sorularına sadece soru eklersin. Her gece aynı geceyi yaşarsın işte. Artan sorular gecelerini uzatır, oysa gündüzlerin de uzadığını öğretmişlerdi bize. Yoksa gündüz geceyi beklemek için bir durak mıydı sadece ? Cevapsızlığın gözü sarfet sarfet, söylesen duyuramadıkların, duyursan anlatamadıkların, anlatsan dinletemediklerin... Zaten insanlar karşıdakini anlamak için dinlemiyordu ki, konuşma sırası kendilerine gelsin diye dinliyordu. O yüzden güvenemezsin, güven denen duyguyu bir üniversite gecesinde kaybettiğinin üzerinden 6 yıl geçmiştir.Güvenmek oysa en samimi duygularınla ne kadar özlenilesi birşeymiş. Güvenmediğin için susarsın, sustuğun için güvenemezsin.. Bumerang gibi her çığlığın sana geri döner bir gece vakti. Her soru kendine döner, veremediğin her cevap kendine döner. Ve cevabını veremediğin her soru çoğalarak geri döner. Bütün bu sorular içinde gözlerinin ağırlaştığını hissedersin, kapatırsın gözlerini bu  cevapsız sorulara, cevabını hiç bir zaman bulamayacağın sorulara..

-          En zor soru nedir Henry ?

-          Cevabını bildiğiniz halde kendinize söyleyemediğiniz sorudur efendim...

Yorum Gönder

0 Yorumlar