
Küçükken midem kötü olduğunda " bizimkiler yaka der" ona, gece uyumadan önce bir kap koyardı yatağımın yanına annem, gece kusmak istersem o kaba kusayım diye. Bir gece yarısı midem bulanarak uyandığımda o kabın içine kusardım. Çok zor gelirdi kusmak, sanki az sonra ölecekmişim hissini yaşardım kusarken. Hala daha öyleyimdir. Çok korkarım kusmaktan. Kimisi bile bile kusar, boğazına parmağını soka soka hem de. Hayatta yapabileceğim nadir şeylerden biridir bu. Başkalarının bunu normal birşeymiş gibi yapmasını da hep yadırgarım. Gece içimdeki bütün yediklerimi çıkartırdım kusma kabının içine. Midemde kalan birşey olmayınca rahatlardım. Annem göbeğime kekik yağı sürerdi, bir damlada dilime sürerdi, iyi gelirmiş hep öyle söyler. Bugün aynı durumda olsam yine annemin aklına gelecek ilk şey kekik yağı olur. Ben hiç inanmadım o kekik yağının iyi geldiğine, benim sıkıntım o midemdekileri çıkarmaktı bir an önce, ama kendiliğinden oluncaya kadar da hiç bir müdahale edemezdim. O mavi kusma kabına çıkarttıktan sonra bir de kustuğumu görünce midem bulanırdı. İnsanoğluyuz işte, yürümeyi bile en az 1 sene de öğrenen, oksijensiz yaşayamayan, karıncaların yaptığı o muazzam şehirleri bugün bile yapamayan, kendi kustuğundan, kendi bokundan iğrenen canlılarız. Ve tüm bunlara rağmen kendimizi neredeyse Tanrı gibi görürürüz. Egolarımız yüksektir işte. Ben de iğrenirdim işte kendi pisliğimden.
Bugün o kusma kabı yok yanımda, aslında midem de bulanmıyor ama ben kusmak istiyorum işte. Bu blog benim kusma kabım, içimden geldiği gibi kusuyorum bu bloğa. Yazınca rahatlıyorum sanki, bir başkasının okuyup okumaması ilgilendirmiyor, sadece içimden geldiği gibi yazmak istiyorum, kendimi zorlamadan, boğazıma parmak atmadan, kendiliğinden gelen bir gece yarısı kusması gibi işte.Kustuğum zaman hissettiğim o rahatlama duygusunu hissediyorum buraya yazınca. Başkalarının ne dediğinin ya da ne söylediğinin hiç önemi yok, yazıyorum sadece. Fikirlerini satmış, doğrularını yalanların içinde unutmuş bir köşe yazarı edasıyla değil, o gece yarısı kusunca midesinde oluşan rahatlığın keyfini çıkaran çocuk gibi yazıyorum. Bir başkası ne der diye düşünmüyorum, Bireysel düşüncelerimin toplumun düşüncelerinden daha önemli olduğunu biliyorum artık.
Motorsiklet bir oyuncağım vardı, nerden geldiğini hatırlamıyorum, ya da kimin getirdiğini. Büyük tekeleri vardı, gövdesinin üzerinde mavi çizgileri olan. Çok severdim o oyuncağı. Taştan arabaları olan bir çocuk için oyuncak bir motor sahibi olmak Nokia 3310 cep telefonundan iphone 6 ya geçmek gibi bir şeydi işte. Sabahtan akşama kadar onunla oynardım, kimselere de göstermek istemezdim sanırsam, keza bir başkasının alıp götürmesinden korkardım. Korktuğum içindir ki oyunum bittikten sonra o oyuncağı bahçede taşların altına saklardım. Ertesi gün yine sakladığım yere gider alırdım oyuncağı ordan, akşama kadar yine oynardım.Bir sabah uyanıp gittim hemen oyuncağımın yanına, kaldırdım taşları ama orada değildi. Yanlış bakmışımdır diye bütün taşları kaldırdım ama yoktu işte orada. bütün bahçeyi aradım yine yoktu. Kaybolmuştu işte. O gün o motoru bulamadığımda içime bir öküz oturmuştu sanki. Allah baba beni cezalandırıyor mu diye düşünmüştüm. Kimseye söyleyememiştim, kimseye de soramamıştım. Ya abimler almıştıi ya da orada arada sıraya oyun oynadığımız arkadaşlardan birisi görüp almıştı. Gitmişti işte, Ertesi gün kalkıp tekrar baktım, bir sonraki gün yine, ve daha sonra yine. Her baktığımda bulamıyordum ve o öküz oturuyordu içime. Aradan yıllar geçipte o motor aklıma geldiğinde gittim baktım yine aynı yere belki Allah baba beni affetmiştir ve motorumu yerine koymuştur diye. Oradaki bütün taşların altına bakmıştım tekrar ama yoktu. Yıllar sonra aynı öküz yine oturdu içime. O kadar hayalkırıklığı doluydu.
Yıllar yıllar sonra o öküz bugün de oturdu içime, O oyuncağını bulamayan çocuğun yaşadığı hayalkırıklığını yine yaşadım bu akşam. Bu sefer oyuncağım değildi kaybolan. Aslında kaybolan birşeyde yok ortada sadece yitirdiğim umudum var. Gerçekten sahip olduğum birşey mi onu da bilmiyorum, ya da yitirdim mi tam onu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey yıllar önce o içime oturan öküzün, bugün yine tekrar içime oturduğu. Yıllar önce bana yaşattığı o hayalkırıklığını bugün yine yaşattığı. Hep diyorum ya kahpesin işte hayat, o yüzden öküzünü de al defol git......
0 Yorumlar