Güzel Şeyler

   
Muğla İl Halk Kütüphanesi

   Selam millet :) Güzel bir tatil sonrası yine kendimce birşeyler karalayayım dedim. Hayat ne kadar zor olsa da , ne kadar sıkıntı yaşatsa da, sana sunduğu güzel şeyler olmuyor da değil.


       Pişmanlık diye bir yazı yazmıştım blog'da. Orada birisinden söz etmiştim. Ortaokuldayken İngilizce öğretmenliğimizi yapan Mehmet hocadan. Ben yine kısaca anlatayım kendisini. Mehmet hocam, bir süre Kanada'da yaşadıktan sonra köyümüze dönmüş birisi. Köye döndükten sonra İngilizce'sinin de iyi olması sayesinde okulumuzda bir süre ücretli İngilizce Öğretmenliği yapmış, ve benim de İngilizce öğretmenim olmuştu. Pederin de bizim eğitimimize olan düşkünlüğünden dolayı ortaokul hayatım boyunca kendisinden de özel ders almışımdır. Özel ders deyince tabi öyle saatine bilmem kaç lira olanlardan değil tabiki. Cüzi bir miktar karşılığı. Mehmet hocam da yalnız yaşadığından, ders verdiği dönemlerde yemekleri de beraber yerdik çoğu zaman. Arkadaşlarımla da bazı zamanlar evine giderdik. Ne zaman gitsek Mehmet hocamın elinde hep bir kitap olurdu, günün derslerden geri kalan zamanlarında genellikle kitap okuyarak geçirirdi. Ücretli öğretmenliği bıraktıktan sonra da geçim sıkıntısına düştü Mehmet hocam. Bir şekilde geçimini sağlıyordu, aç kalmayacak kadar. Zaten köylü de bir şekilde yardım ediyordu kendisine. Mehmet hoca yıllarca bir işle uğraştı yine de, kimi zaman fiş doldururdu, kimi zaman köyde günlük yeğmiyeye giderdi. Bir dönem de kahve çalıştırmış, aç kalmayacak kadar geçimini sağlamıştı. Tüm bunları yaparken Mehmet hocam'da değişmeyen tek şey, kitap okuma alışkanlığı idi. Kahvede otururken, evde dinlenirken sürekli okurdu kitabını. Çeşit çeşit kitaplar. Bugün gitsem yanına, kitabı hala masanın üstünde duruyordur.

        Mehmet hocam her hafta Muğla merkeze gider kitap değiştirmek için. Kütüphane de üyeliği vardır yıllardır. Yıllardır da hiç üşenmeden gider kitabını alır, tam zamanında da iade eder. Sunay Akın bir programda soruyordu, en son ne zaman evden sadece kitap almak için çıktınız diye ? Ben son zamanlar hariç hatırlamıyorum ama hocamın her hafta bunu yaptığını biliyorum.Köye gittiğim zaman da sürekli yanına uğrarım, her telden muhabbet ederiz hocamla. Felsefeden, bilimden, kitaplardan, siyasetten, tarihten. Ayaklı kütüphane gibi :)

       3 haftalık bir İngiltere tatiline gittim bu yaz ortaokul arkadaşım Levent sayesinde. Levent ortaokuldan sonra babası İngiltere'de olduğu için bizden ayrılmış İngiltere'ye yerleşmişti. Ortaokulda tabi Mehmet hoca, onun da öğretmeni, ayrıca yanlış hatırlamıyorsam da Levent'de ders almıştı ondan. Tabi İngiltere'de o anıları tazelerken, Mehmet hoca'dan bahsetmemek olmazdı. Levent'de bahsi geçince hocanın, bizlere ne kadar iyi İngilizce öğrettiğinden bahsetti, Hatta ortaokul İngilizce defterini bile hala sakladığını söyledi :) Benim kurs defterim de durur hala :)  Bize hiç yanlış bir şey öğretmemiş dedi Levent .İngiltereye   geldikten sonra okul hayatında onun öğrettiği İngilizce sayesinde iyi notlar aldığından falan bahsetti. Aramızda tabi o günleri güzel bir şekilde anımsadık. Dönerken Mehmet hocama iletmem için bir şeyler gönderdi Levent. Döndüğümün ertesi günü soluğu hocanın kapısında aldım tabi. Emanetini teslim ettikten sonra muhabbete başladık. İngiltere'den bahsettik bol bol, ben görmüş biri olarak, o okumuş biri olarak. Muhabbet yine kitaplara geldi tabi, Sokratesin Savunmasın'dan Platon'un Devlet'i derken, hala kütüphaneye gidip gitmediğini sordum. Gidiyorum tabi dedi, sana anlattım mı bilmiyorum bu sene kütüphanenin bir pragramı oldu dedi. Beni de davet ettiler katıldım diye devam etti. Kütüphane idaresi geçen sene içinde kitap alanların listesini yapmış. İlk üç kişiyi yanlış hatırlamıyorsam çağırmış programa. Mehmet hocam kütüphane de üyeliği bulunupta kitap alanlar içinde birinci olmuş. Tam 147 kitap ile. Kendisinden sonra gelen üniversite öğrencisi bir kızın da 67 kitap almışlığı varmış. Programda kendisine ödülünü sunmuşlar. Kitap hediye etmişler, gömlek hediye etmişler vs.. Bunları anlatırken o kadar mutluydu ki. Bir kaç gün sonra bir toplum kuruluşu tarafından evi ziyaret edilmiş. ( kuruluşun ismi aklımda değil, Muğla'ya dönünce öğrenirim). Birşeylere ihtiyacı olup olmadığı, evinin çatısının akıp akmadığı, ödenmemiş faturası olup olmadığı gibi her şeyi sormuşlar. Bir şeye ihtiyacı olmadığını söylemiş hocam. Ama 3-4 gün sonra tekrar gelmişler, illa biz sizin için bir şeyler yapacaz lütfen kabul edin demişler. Mehmet hocam'da televizyonunun bozuk olduğunu söylemiş, hemen bir kaç gün içinde yeni televizyonunu getirmişler. O da televizyonu getiren kişiye teşekkür amacıyla kütüphanenin kendisine hediye ettiği kitapları hediye etmiş. Bunları anlatırken gözleri parlıyordu adeta. Hani dünya o an bir dakikalığına güzelleşti diye bir geyik dolaşır ya nette, benim için o an çok güzeldi, hocamın gözleri parlıyordu. Levent'in gönderdiği emaneti teslim ettim kendisine, Levent'i arayıp ikisini de görüştürdüm telefonda. Sonra vedalaştık hocamla, tekrar görüşmek dileğiyle ayrıldım yanından. Yürürken yüzümde tebessüm, İngiltere'den yeni dönmüştüm, ilk kez, yıllardır dilini öğrendiğim, öğrettiğim ülkeyi canlı canlı görme şansım olmuştu, mutluydum, ama ondan çok daha mutlu olduğum an Mehmet hocamın gözlerindeki o parıltıydı. Yapılan iyi şeylerin hala değerli olmasıydı, Kitap okumanın hala birileri tarafından takdir edilmesiydi. hadi eyvallah-



Yorum Gönder

4 Yorumlar